Eşinizi bilgisayar başında yarı çıplak yakalarsanız...

Bundan birkaç yıl evvel evlenmiş bir arkadaşım aradı geçen gün. Evlenene kadar sık sık görüştüğüm ama evlendikten sonra sırra kadem basan bir arkadaşım.
Bazı kadınlar böyledir. Sevgili ya da koca yaptı mı kendine, arkadaş markadaş hak getire.
Tüm dünyası kocası oluverir. Erkeklerdeyse yoktur ne hikmetse bu huy, sadece kadınlara mahsustur.

Arkadaşımın sesi pek bir durgundu. Hani dokunsan ağlayacak derler ya, aynen o durum. Böyle anlarda karşındaki insanın pek üstüne gitmemek gerek. Birkaç dakika sonra anlatmaya başladı.
Her şey yaklaşık bir sene evvel başlamış. Kocası bir yıl önce oturmuş o bilgisayarın başına.
Önceleri işle ilgili çalıştığından dem vurmuş. Biraz üsteleyince kafasını dağıtmak için arada internette gezindiğinden bahsetmiş.
Ne hikmetse gitgide artmış internet başında geçirilen saatler. Arkadaşım artık geceleri yalnız başına uyur olmuş. Kocasının gece ne vakit yanına gelip yattığını bile bilmiyormuş.
Müthiş bir yalnızlık hissi sarmış içini.
Derken bir gece artık dayanamamış. Sabaha karşı sinirli bir şekilde ayaklarını sallarken yatağın içinde, bir hışımla fırlayıp, kapısını çalmadan girivermiş kocasının çalışma odasına.
İşte beyninden vurulduğu an da o anmış. Kocasını yarı çıplak bilgisayarın karşısında bulmuş. Adam aceleyle bilgisayarı kapamaya çalışıyormuş o esnada.
Büyük bir kavga kopmuş. Birbirlerine edilmeyecek lafları etmişler. Adam avazı çıktığı kadar bağırıyormuş;
'Özel alanıma saldırdın!'
Evlilikte ya da ilişkilerde özel alan nedir, nereye kadardır?
Bir ilişki yaşamak veya evlilik, iki dünyadan tek bir dünya yaratmak değildir elbette. İki ayrı dünyaya sahip insanın beraber bir yolda yürüyebilmesidir. Birbirine saygı göstererek... Özgürlüklerini kısıtlamadan, yaşama hakkına tecavüz etmeden...
Ama...
Sevgilinin ya da eşinin yanında başka biriyle flört etme hakkı, özel alan değildir. Özgürlük hiç değildir. Buna saygısızlık denir.
Eşine ihtiyacı olduğu halde vermediği saatleri internet karşısında geçirmek de özgürlük değildir. Buna da bencillik denir.
Evliliğin veya uzun süreli ilişkilerin 'yıkıcı' etkisinden kaçmak için (söz konusu eş evin diğer odasında uyumaya çalışıyorken üstelik) tanımadığı kişilerle internet üzerinden cinsel yakınlaşma içine girmek de özgürlük değildir!
Buna da ahlaksızlık denir.
Eğer siz;
Bazen sizden esirgediği gülümsemeyi hemen yanı başındaki hiç tanımadığı bir insana veren birini sevmenin ne demek olduğunu biliyorsanız, tüm bunların özgürlük olmadığını da bilirsiniz...

SONBAHAR PLANLARIM
1 Şile taraflarındaki şirin, güzel butik otellerin birinde hafta sonu kalmak. (Özellikle hava yağmurlu ve gri ise ve mutlaka yanına sevgilini alarak.)
2 Kapalı ve puslu havalarda izlemek üzere klasik film DVD'leri ile Bukowski romanları almak.
3 Yeni bir kırmızı ekoseli battaniye edinmek. (Böyle bir battaniyeyi üzerine alıp, elinde bir fincan çay, film izlemenin tadı başka hiçbir şeyde olmaz.)
4 Yağmurda uzun yürüyüşlere çıkmak için bir adet yağmur çizmesi ile neşeli bir şemsiye satın almak.
5 Balkona ve pencerelerin önüne koymak üzere kış çiçekleri almak.
6 Tüm ailenin bir araya geldiği uzun yemekler organize etmek.
7 Sevgiliyle birlikte tek kelime konuşmadan, saatlerce oturup dışarıdaki yağmurdan ıslanmış ağaçlara ve dökülen yapraklara bakarak Beethoven dinlemek.
8 Köpeğim Max'in kedilerle mecburen anlaşmasını sağlamaya çalışmak. (Hayatı boyunca kedi düşmanı olmuş bir köpeğe yeni  kedi arkadaşlar getirmek tahmin edemeyeceğiniz kadar zor!)
9 Bayram için daha evvel görülmemiş bir ülke ve şehir bulmak...

İNSANLIK ÖLMEMİŞ
Perşembe akşamı evde annemle otururken bir türlü gelmek bilmeyen yeni mobilyalara sinirlendim, evden nasıl çıktığımı bilmiyorum. Telefonları açılmayan mağazaya doğru içimden yükselen öfkeyle gitmeye çalışıyorum. Ama nasıl bir trafik, anlatamam.
Levent'ten Nişantaşı'na bir saatlik yolculuktan sonra tam Abdi İpekçi Caddesi'ne geldim ki birden arabam titremeye başladı. 'Ne oluyor, araba patlayacak mı, bu da ne' derken, birkaç saniye şiddetle titreyen arabam caddenin tam ortasında öylece kalakaldı.
Arkada arabalar çığ gibi. Deli gibi korna sesleri... Bir baktım, bir işaret lambası yanıyor. Güleyim mi yoksa ağlayayım mı bilemedim; benzinim bitmiş!
Ben o sinirle bir hışım evden çıkarken benzin işaretini görmemişim tabii. Eyvah ne yapılır, ne edilir şimdi derken, sağ olsun yardım ettiler, arabayı kenara çektik.
Çektik çekmesine ama trafik felç. Caddeleri kapamışlar. Her yerden insan seli akıyor. Sokaklardan müzik sesleri geliyor. Meğer o gün Fashion's Night Out'muş. Yani Nişantaşı'ndaki tüm mağazalar gece 12'ye kadar açık. Millet sokaklarda eğlencede.
'Tam da gününü buldun' dedim kendi kendime. Taksiyle benzinciye gidip geri gelmem bir saati geçer. En akıllıca çözüm motosiklet ama nerden bulurum motosikletli birini o anda?
Derken 50 yaşlarında bir beyefendi yaklaştı yanıma motosikletiyle. Üstünde bir iş tulumu vardı. Belli ki işten çıkmış eve gidiyordu. 'Ben yardımcı olayım size' dedi. 'Sevinirim valla' dedim. Benzin alması için kendisine para verdim ve kös kös arabamın içinde oturup beklemeye başladım.
Bir yandan da söyleniyorum kendi kendime; 'Oh olsun sana, ders olsun. Az bile sana bu, öfkeyle kalkan zararla oturur' diye.
O esnada aradığım annem 'Ohoo, sen daha çok beklersin Başakcım' diyerek para verip gelmesini beklediğim kişiyi unutmamı söyledi.
Tam 'annem haklı, İstanbul'da güvenecek insan mı kaldı' deyip, bir taksi bulmaya çalışacakken, bana benzin almaya giden beyefendi geri döndü; 'Geldim, merak etmeyin' diyerek. Benzini doldurup, beni o durumdan kurtarırken ne iş yaptığını sordum.
'Klima ustasıyım ben' diye cevap verdi.
Arabamın işi bitince çam sakızı çoban armağanı bir şeyler vermek istedim kendisine, bir ihtiyacını görür diye.
İşte asıl o zaman şaşırdım.
'Olur mu hiç hanımefendi, alamam. İnsanlık öldü mü?'
Bana bunu söyleyip giden, güzel gülümseyen, mavi gözlü, iyi niyetli klima ustasının ardından bakakaldım epey bir süre. Eve döndüğümde hala gülümsüyordum. 'Ne oldu' diye soran anneme dönüp, gülümseyerek şöyle dedim: 'İnsanlık ölmemiş, anne!'

VATANDAŞIN YENİ DUASI
- Tez zamanda karpuz gibi ikiye ayrılmış ülkemizi tekrar bir araya getir Yarabbi.
- İnsanların kendilerini yenilmiş ya da yenmiş gibi hissetmesini önle Yarabbi.
- Hayırcıların yanıldıklarını, korktuklarının başlarına gelmeyeceğini göster Yarabbi.
- Türkiye'yi en kısa zamanda gerçekten demokratik bir ülke yap Yarabbi.
- Kadın özgürlüklerinin, sokak çocuklarıyla ilgili verilen sözlerin lafta kalmasına izin verme Yarabbi.
- Evetçilerle hayırcıların neredeyse yarı yarıya olduğu ülkemde daha fazla karışıklığa müsaade etme Yarabbi.
- Biten hayvancılık ve tarım yüzünden bizi daha fazla ithal ürünlere muhtaç etme Yarabbi.
- Bir dahaki sene Başbakan'ın 12 Dev Adam'a önden yükseltilmiş prim sözü verip, sahaya hedefsiz, amaçsız çıkmasını önle Yarabbi.
- Sandıkta sus pus olanların basketbol maçında Cumhurbaşkanı ve Başbakanı yuhalamasına izin verme Yarabbi.
- Ülkemin her köşesindeki her insana biraz akıl fikir ihsan eyle Yarabbi.
- Yeni anayasanın herkes için hayırlı olmasını sağla Yarabbi...

Başak Sayan İletişim

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Başak Sayan Sosyal Medya