Çinli ihtiyar bilge ve 'delete' tuşu...

http://www.basaksayan.com.tr/images/stories/9698-basak-sayan-tekkeyle-mekkeyi-karistirdi.jpg45919.jpg1960'ların başı...
Dünya karışmış halde...
Yunanistan'da albaylar cuntası iktidarı ele geçirmiş. Amerika ise bu rejime destek veriyor.

Ne batıda ne de doğuda hiç umut kalmamış...
Çin'de ise kültür devrimi ortalığı kasıp kavuruyor. Entelektüeller cezalara çarptırılıyor, kitaplar yakılıyor, yazarlar hapislere atılıyor...
Tam da bu karmaşanın ortasında bir matematik öğrencisi ihtiyar bir bilgenin yanına sığınıyor. Bu bilge bir zamanlar yeteneği ve kaşifleriyle büyük saygı gören bir Mandarin'miş. 
Kültür devrimi sırasında ihtiyar bilgenin dev kütüphanesi yakılmış, yıkılmış. Kitapları ateşe verilerek ortadan kaldırılmış.
Yaşı ve saygınlığı nedeniyle kızıl muhafızlar bilgeyi öldürmeye cesaret edememişler.
İşte ne olduysa bundan sonra olmuş. İhtiyar bilge müthiş hafızası sayesinde bir matematik öğrencisine yakılan kitaplarda anlatılanları yazdırmaya başlamış tek tek. İnsanlık tarihinin en büyük teoremlerinin ispatı da varmış içlerinde.
Kültür devrimi bittiğinde geriye yakılmış kitaplar ama bu sayede bile ortadan kaldırılmayan bilgiler kalmış...
Bu hikaye bana Ahmet Şık'ın kitabı 'İmamın Ordusu'nu basacak olan İthaki Yayınları'nın ve yazarının durumunu hatırlattı.
Türkiye ileri demokrasi çağında ilerlediğini iddia ederken basılmamış kitabı ortadan kaldırmaya çalışan ilk ülke oldu 2000'li yıllarda...
Şimdi benim merak ettiğim şu;
Bilgi hiçbir zaman saklanamayacağına göre, hele de bu çağda, tıpkı o ihtiyar bilgenin başvurduğu yol gibi alternatif yollar çıktığı zaman ortaya ne yapacaklar? (Ki zaten perşembe günü kitap, internete düştü, meraklıları okudu...)
Bilgisayardaki delete tuşu gibi bir tuşa basıp silebilecekler mi insanların beyinlerindeki bilgileri?
Yoksa sırada bir de 'hafıza silme  cezası' mı var?

TARİH TEKERRÜRDEN İBARETTİR
68 olaylarının ardından 70'lerin başında Fransa'da yasaklanan gazete ve kitaplar yüzünden bir grup entelektüel ve yazar ayaklanmaya karar verir.
Jean Paul Sartre, Simone De Beauvoir, Michel Foucault, Claude Lanzman ve Michelle Vian başı çekiyor.
Hep beraber bulvarlara çıkıp yasaklanan kitap ve gazeteleri dağıtmaya başlarlar.
İnsanlar almaya korkar. Kimileri gizlice alıp saklar, kimileri de başı derde girer diye elini bile uzatamaz.
Bir süre sonra polis olay yerine gelip hepsini tutuklar ve cezaevi arabasına bindirir.
İşte tam o anda Sartre ile Beauvoir arabanın demir parmaklıklarına yaklaştırırlar kafalarını.
Gazeteciler art arda deklanşöre basarlar ve ortaya tüm dünyaya dağıtılan ve bir utanç fotoğrafı olan o meşhur fotoğraf çıkıverir.
Hükümet tüm dünyadan gelen tepkiler üzerine hemen serbest bırakır onları ama olan olmuştur artık.
O fotoğraf hükümet için felaketin başlangıcı olmuştur.
Şimdi son olaylardan, gözaltılardan, basılmamış kitaplara el konulmasından tedirgin olan ama bir şeyler yapılması gerektiğini düşünenlere sesleniyorum.
Korkmayın...
İster bin imzayla basın kitabı, ister internetten yayın insanlara...
Tutuklansanız da o utanç sizin olmayacak.
Kendilerini nasıl bir felakete sürüklediğinin farkında olmayanların olacaktır...
Tıpkı bir zamanlar Fransa hükümetinin başına gelenler gibi...
E, ne demişler;
Tarihten ders almak gerekir. Zira tarih tekerrürden ibarettir.

HEMINGWAY OLMAK İSTEYENLERE TAVSİYELER
Bu ara Hemingway kitapları ile fazla haşır neşir olunca fark ettim ki, yazı tekniği olarak döneminde ilk olan bu adamı günümüzde taklit eden çok insan var. O halde ben de Hemingway gibi olmak isteyenlere bir kılavuz hazırlayayım dedim...
Hemingway'in üslubu kısa, net, duygulara yer vermeyen bir üsluptu. Asla süslü sıfatlar kullanmaz, uzun cümle kurmaz ve ilk paragrafı özellikle kısa tutardı. Bu yüzden yazarken fazla şatafata gerek yok!
Ne yaparsan yap, yazdığın her cümle okuyanın çenesine yumruk yemiş etkisi yaratsın cümlesini kendisine düstur edinmiştir, ilgilenenlerin dikkatine...
Çok erkeksi bir adammış. Ava çıkmaktan, balık tutmaktan, boğa güreşinden hoşlanırmış. Nitekim 'Öğleden sonra Ölüm' adlı romanında boğa güreşini anlatır. Tüm bunlar onun erkeksiliğine övgü niteliği taşıdığından olsa gerek. Sizin de yüceltmek için uğraşacağınız becerileriniz yoksa fazla uğraşmayın çünkü 'biri' olmak sadece başarılı olmakla alakalı değildir ne yazık ki. 'Bir şahsiyet' yaratmalısınız Hemingway gibi olabilmek için...
Sağlık sorunu nedeniyle askerliğini yapamamış olmasına rağmen bir kahraman olarak anılmak için Birinci Dünya Savaşı'na katılmıştır. Kendi hayatını kurtarırken bir başka askerin hayatını da kurtarması ile savaş kahramanı olmuş, dahası bunu fena halde iyi pazarlamıştır. Eğer sizin de onun gibi bir kendini yüceltme ve her şeyden çok kendinizi önemseme güdünüz yoksa boşuna çabalamayın. Kahraman olarak anılmanın bir yolunu bulun. Günümüzde kahramanlık için savaşa katılmanıza da gerek yok. Korkmadan yazabilmeniz ve meydan okumanız yeterli...
İtalya'daki kahramanlığı sırasında tedavi gördüğü hastanedeki hemşireye aşık olan Hemingway 'Silahlara Veda' adlı romanında bu aşkı anlatmıştır. Eğer romanın yazarın kendi hayatından izler taşımaması gerektiğine inanıyorsanız Hemingway dahil olmak üzere tarihe damgasını vurmuş bütün büyük yazarları araştırın, göreceksiniz ki hepsinin yazıları kurgulanmış bir özel hayattır esasında...
Hemingway 'Çanlar Kimin İçin Çalıyor' ile büyük başarı kazansa da 'İhtiyar Adam Ve Deniz' adlı romanıyla önce Pulitzer, ardından da Nobel Edebiyat Ödülü'nü almıştır. Fakat her şeyin bir sonu olduğu gibi her büyük yükselişin ardından da bir düşüş yaşandığından büyük bir depresyona girmiştir. Bu yüzden onun gibi olmak istiyorsanız başarı yolunda sebat edin ama bu başarılara çok da güvenmeyin. Her çıkışın bir inişi vardır sözünü sakın aklınızdan çıkarmayın. Hemingway'i örnek alırken bu durumunu da unutmayın.
Girdiği ciddi depresyon sonucunda önce bir süre tedavi görmüş, ardından da 1961'de kendisini evinde bir av tüfeğiyle vurarak intihar etmiştir. Depresyon eğiliminiiz varsa özellikle başarı saplantısına dikkat edin.
Kadınlarla ilişkisi her zaman sorunluydu. Nedeni ise herkesten çok kendisini sevmesiydi. Eğer böyle bir eğiliminiz varsa Hemingway'in dördüncü karısının ölümünün ardından yaptığı 'kalpsiz, vicdansız, acımasız, kötü biri ' açıklamaları gibi açıklamalara maruz kalmamak için söz konusu eğiliminizi mümkün olduğunca kontrol altında tutun.

HAFTANIN SÖZÜ
Haksızlığa sapıp bütün insanların seni izlemeleri yerine, adaletli davranıp tek başına kalmak daha iyidir.Mahatma Gandhi

Başak Sayan İletişim

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Başak Sayan Sosyal Medya